Pazar, Kasım 10, 2024
Köşe Yazısı

Pardayan – İBRETLİK BİR HAYAT HİKAYESİ

Haberi Paylaşmak İçin

Pardayan – İBRETLİK BİR HAYAT HİKAYESİ

Sermed ÇINAR

 

Elbette, yaşanmış pek çok ibretlik, ilginç hayat hikayeleri duymuş, gözlemlemiş, hatta yaşamışsınızdır. Bu da böylesi benim gözlemime dayalı bir hikaye ve yaşadığımız coğrafyada, Erdek’te geçmekte. Aaa! ben de bir kısmına şahit oldum, olay kahramanını tanıyorum diyenleriniz! de olacaktır. Arkanıza yaslanıp, rahatlayıp, öyle okumanız yazar tarafından tavsiye olunur.

Hikaye kahramanıyla tanışana kadar ki olaylar, etraftan duyduklarıma dayanmaktadır. Genç kız Ankara Orta Doğu teknik Üniversitesi Fizik Bölümü mezunudur. Benim de ilk üniversitem Fizik Mühendisliğiydi; bu bölümde kısaca FKM denilen fizik, kimya ve matematik okursunuz. Okulun hakkını vererek mezun olursanız, alim, kazara bitirirseniz, öğretmen olursunuz. Demem o ki tahsilin en ağır bölümlerinden biridir. Bu arada İsmet İnönü’nün oğlu Erdal İnönü fizik mühendsliği mezunu olup, buluşları olan bir alimdir. Her ne kadar politikada pek başarılı olamamış olsa da; ben kendisinin derslerini izleme şansına sahip oldum; sade vatandaşa bile fiziği öğretir. Bazen böyle yapıp konudan ayrılıyorum ancak önemli dip notlarını da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kızımızın ailesi de hepimiz gibi Erdek sevdalısı ve tatillerinde buradalar. orta sınıfın okumuş ailesi, yani burjuva. Baba mühendis, anne öğretmen, ağabey mimar. Kızımız her ne sebepten bilinmez Erdek tatilinin birinde evden kopar ve sokaklarda yaşamaya başlar, ona belediyede çalışan biri sahip çıkarak evlenirler. Kocasının emekliliğinden sonra da ikisi beraber sokaklarda seyyar olarak domates, sebze satarlar.

Beni bu aileyle tanışmam, emlakçı sıfatımla, onlara güzel bir daire satmakla başladı. trajikomik ama gerçek, daireyi aldıklarının ertesi günü gelerek benden daireyi geri almamı istediler, sanki daire bana aitmiş gibi! sorun, balkon giderinin tıkalı olmasıymış, neyseki bir usta ile işi çözdüm, herkes rahatladı.

Sonrası, aradan geçen yıllarda görüşülmedi, ta ki kocası vefat edene kadar. Vefattan sonra bana geldi ve kocasından kalan dairenin yarısının kendi adına, çocukları olmadığı için diğer yarısının kocasının dört yeğenine ait olduğunu, güvencesi için evin tamamına sahip olmak istediğini söyledi. Bakımsız satılamayacak durumda kendi üzerine bir evi daha vardı. Kısmetine ev tam yeğenlerin hissesi karşılığı satıldı ve evin tamamı onun oldu. Bundan sonra ister istemez, artık bana her şeyi danışan, onun hamisi konumuna geldim. Artık herkes gibi insanca yaşamak istiyordu.

Talepleri doğrultusunda önce oturduğu evi adam etmek için uğraşa başladık. Evden yedi kamyonet çöp attırdım, Bandırma’dan bir temizlik şirketi gelip evi temizledi. Temizlik sırasında, evde çeşitli haşet ortaya çıktı ve hatta komşusuna da sirayet edince ,her iki daire de ilaçlandı. Evine gittiğimde gördüğüm, yerde bir şilte üzerinde yatıyordu ve yastığı artık simsiyah olmuştu. Evde soba vardı ancak doğru dürüst yanmıyordu. Yani ben, siz, o yerde yatsak muhakkak ölürdük.

Ev boyandı, doğal gaz döşendi, yeni mobilyalar alındı. Bütün bu harcamalar, annesinin öğretmen olduğunu bildiğimden, kocasının emekli maaşına ek ordan da bir emekli maaşı bağlatmamla başladı. Bütün bu ev tadilatı, düzenlemesi yapılırken bir gün bana yedi adet en kalınından altın bilezik getirdi. Eve bir çok usta, temizlikçi, taşıyıcı girerken kocasını ceketinin cebinde kalmış ve hiç kimse dokunmamış; bozdurup bankaya koyduk. Bu arada eve doğal gaz yapıldığında sıcak suyun gelmediğini söylemişti. Usta, dışardan boru çekerek o işi halletti, sıcak su borusu kullanılmadığından tıkanmış dedi. Yorum sizin.

Evet, işin mali boyutunu çözmüş olduk; artık çöpten yemeyi bırakıp, kendisini beslemeyi öğrendi ve artık çöpten giyinmeyi de bıraktı, sıcak duşunu da alıyordu. Sıra artık kendisinin sağlık sorunlarını çözmeye gelmişti. Hikayeninin manidar bölümü bundan sonra başlıyor, ikinci makalemde devam edeceğim.

Hoş Kalın.

 


Haberi Paylaşmak İçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir