Perşembe, Temmuz 17, 2025
Köşe YazısıManşet

PARDAYAN – GÜNDEM İRAN VE BENİM GÖZLEM VE YORUMLARIM

Haberi Paylaşmak İçin

PARDAYAN – GÜNDEM İRAN VE BENİM GÖZLEM VE YORUMLARIM

SERMED ÇINAR

 

Sene 1983-84 Ankara’da bir holdingde İran masası sorumlusu olarak çalışıyorum. İran’da devrim olmuş, lider Humeyni’nin son demleri ve İran Irak savaşı halen devam ediyor. Tahran’da Sheraton otelinin en üst katında, en lüks dairesinde kalıyorum. Ne mi yapıyorum! demir çelik pazarlıyorum. Otel odası mükemmel ama, en üst kat olması ürkütücü, Irak arada bir geceleri füze yolluyor, Sheraton’u bulsa beni götürecek. Sabah füze nereye düştü diye öğreniyoruz.

Çalıştık çabaladık, alınan siparişlerin teslimatı, başka fabrikalara da fason üretim yapmak suretiyle de iki sene sürdü. Sonuçta sıfırdan gelen patronum, ben hayatımda daha bu kadar para kazanamam dedi ve haddehaneyi kapatıp ODTÜ’yü geçinde bulunan yerini Carrefour’a kiraya verdi. O dönemde Türk firmaları ve yabancılar çok paralar kazandılar, İran’da muhteşem bir zenginlik vardı ve yönetim kurulu veya genel müdür konumunda atanmış mollaların işten anlamamaları sayesinde.

İran’a girdiğimizde, cebimizde para olmaz, harcamalarımız için, anlaşmalı iki tüccardan para alırdık . Bu paralar onların Türkiye’deki hesaplarına dolar olarak yatırılırdı, yani büyük iş adamları paralarını dışarı böyle yavaş yavaş çıkarmanın bir yolunu bulmuştu. Pasaport çıkarmak mümkün değildi ve aydın kesim ülkeden kaçmak istiyordu; bana çok para teklif edildi, verelim bir gün Türkiye’ye kaçarsak senden alırız diye, elbette bulaşmadım, acı olan, insanların çaresiz oluşu ve vatanından kaçmak için çırpınması.

Tahran’da hemen on metre önümde bir kadının saçının bir perçemi göründü diye yüzüne kezzap attılar, buna şahidim. Aydın İran kadını uğraşları sonucu tam yirmi sene sonra saçının perçeminin görünmesi hakkını elde etti; yirmi sene sonra, yobazlık böylesi bir illet.

İran’la ilgili yazacaklarım belki bir kitap olur, ama asıl anlatmak istediğim bunlar değil. İran’ın bugün ihracatı, bir Afrika ülkesi kadar, sadece doğal gaz ihracatı ile ayakta duruyorlar. Amerika, İran’a ambargo koyduğunda Irak’la savaşta kaybettikleri vatandaşlarının çok üstünde ambargoda, ilaç bulamadıklarından, yeterli beslenme olmayışından kaybettiler.

Tarihte çok gerilere gidip bilgimi zorlayarak, Kasr-ı Şirin sınır antlaşmasına gelmek istiyorum; 17 Mayıs 1639 da yapılan bu sınır antlaşmamız, en eski sınır anlaşmamız olmasına karşın gününmüze kadar gelmiş, harhangi bir sorun yaşamadığımız tek sınır antlaşmamızdır. İran’la tarihte savaşlarımız olmasına bizim İran’ı dize getirdiğimiz, buna karşılık her nedense bizim tarihimizde pek bahsedilmeyen iki yenilgimiz bile karşılıklı sulhe bağlanmıştır. Demem o ki,

bugüne kadar İran ilişkilerimiz her daim güzel ilişkiler olarak süre gelmiştir.

Dahasını hatırlatayım, bir muhteşem İran Şahı, Selahattin Eyyubi, Türk asıllı, devrinin en büyük ve güçlü ordusuna sahip, esir olan düşmanın asla canına kıymayan bir cengaver. Hıristiyan papaların doğuda zenginlik, altın var dolduruşuyla yapılan Haçı Seferlerinde muhteşem Selçuklu Sultanı 1.Kılıç Arslan ile birlikte, haçlılara giderken ve dönerken büyük zaiyatlar verdirmiştir.

İran’da Tebriz’de de bulundum. Tebriz’e uçakla giderken servis yapan hostesin elindeki uzun eldivene hayretle baktığımı gördüğünde benim yabancı olduğumu anlayıp, eldiveninden dolayı, iç çekmişti. Tebriz’de uçak merdiveninden inerken, önümdeki yolcuların güya yakınları onların resimlerini çekermiş gibi yaparken, aslında benim resmimi çektiklerini, Tebriz’de bu yabancının ne işi var diye fişlediklerini hemen fark ettiğimde, gülerek, bırakın da poz vereyim dediğimi anımsıyorum.

Tebrizin yüzde doksanı Türk asıllı, bizim eski Türkçeyi konuşuyorlar. Anlaşmamız kolay oldu. Tebriz’de ilk günümde pazar günü, bir parkı keşfettim ve orada büyük bir havuz kenarına uzanıp, Türkçe konuşan ve bizim gibi pijamalarla piknik yapan, kendin pişir ye yapan şia mezhepli Türk asıllı insanımızı görmenin mutluluğunu yaşadım.

Günümüzde gördüğümüz şu, İran beklenen bir savaşa hazırlanmış, füzeleri olduğu gibi nükleer füzelere de baş vuralım mı diyor. Kökeni Pers olan savaşçı bir neslin torunları İran. Bizim gibi son ferdine kadar savaşmayı göze alacak bir ırk. Bundan sonrasını hep birlikte izleyeceğiz.

Hoş kalı, esen kalın.


Haberi Paylaşmak İçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir