Çarşamba, Aralık 24, 2025
Köşe YazısıManşet

PARDAYAN – RESMİ OKUMAK

Haberi Paylaşmak İçin

PARDAYAN – RESMİ OKUMAK

SERMED ÇINAR

 

Öğrencilik dönemimde okula öğlene kadar olan derslere gidiyor, öğlenden sonra da Ankara Vakko Mağazasında, resepsiyonda part time çalışıyordum. Vakko bir okuldur, satış elemanı olarak çalışmak bir ayrıcalıktır; siz ilerki hayatınızı satış elemanı veya pazarlamacı olarak sürdürmeyi düşünüyorsanız, en önemli temeli burada alırsınız.

Sene 1980 ve mağazanın beşinci katının tamamı sanat galerisi olarak faaliyet gösteriyor. Elbette ki burası bir satış mağazası ve bu işten de bir gelir elde etmesi son derece normal; ancak sanata olan sevgi ve saygıyı yansıtması açısından muhteşem bir düşünce. Ben bir daha herhangi bir mağaza veya kuruluşta sanat galerisine ayrılmış bir oda dahi görmedim.

Vakko Sanat Galerisi’nde, mesai saatinin bitiminden sonra görevlendirildim, galeri de zaten bu saatte açılıyordu. Görevim sanatseverleri kata çıkış ve inişlerinde, asansör kullanmalarını sağlamak, dolayısıyla katlardan inerken olası bir hırsızlığın önüne geçilmiş olmasıydı. Bu görevin dışında, ülkemizin en iyi ressam ve heykeltraşları ile tanışma imkanı buldum. Yeni sergilerin açılışında verilen kokteyllerden de epey keyif almışımdır.

Bu görevim geç saatlere kadar çalışmamı gerektirse de özellikle resim sanatına olan merakım ve becerim bu görevi keyifle yapmamı sağlıyordu. Orta okul ve lise çağlarında sulu boya ve pastel resimlerim okul sergilerinde hep derece alıyordu. Ressam olmanın maddi anlamda ne denli zor bir meslek olacağını gördüğümden bir türlü yağlı boya resme terfi edemeden, benim resim yapma becerim lisede noktalandı.

Galeride işimin en güzel yanı, sanatçılarla resim ve heykel sanatı üzerine yaptığım konuşmalardı. Bir müddet sonra, hangi resme ne kadar mesafeden bakılması gerektiğini ve sanatçının resminde, ne anlatmak istediği, ne mesaj vermek istediğini, ruh halini nasıl yansıttığını, çözmeye başladım ve evet artık resmi okuyabiliyordum. Bunu sanatçılarla da teyit etmenin keyfini yaşıyordum.

Öğrencilik dönemi bitti, kendime daha uygun olacağını düşündüğüm işleri yapmak üzere Vakko Mağazasından ayrıldım. Sanatçılara adres ve telefonumu bırakmıştım, başka yerlerdeki sergilerini takip etmek dileğiyle. Camia muhteşemdir ve sizi sergilerine davet ederler; Kaçırmamaya özen gösterip gidiyordum. Bir müddet sonra geldiğiniz nokta, sergiyi gezip beğendiğiniz resimlerin numaralarını yazıp, seçtiğiniz numaraların satış kataloğunda sanatçının özel koleksiyonudur, satılık değildir yazısını bulduğunuzda, işte bu işi çözdüm demenin keyfini yaşarsınız. Bundan sonraki basamak sanat eleştirmenliğine soyunmaktır, ancak benim merakım buraya kadar sürdü.

Sanat eleştirmenliği, veya bir ressam veya heykeltıraş olarak ülkemizde yaşamı sürdürmek nerdeyse imkansız. Ya zengin bir aileden geleceksiniz veya ek iş olarak yapacaksınız. Bakın

sanatçıların, özellikle yazarların çoğu zengin bir geçmişe sahiptir. Ressam en azından tablolarını çantasına koyup, meraklısı zenginlere evinde satmak gibi bir pazarlamaya sahip olabilir, ama bunu bir yazar yapamaz. Zaten ucuz olan kitabını kapı kapı dolaşıp satamaz. Karını paylaştığı kitapevinin becerisine mahkumdur. Heykeltraşların işi hepsinden daha zordur, çantaya atıp pazarlama şansı olmadığından, çoğu kez ısmarlama üzerine eser yaratmaktadırlar ve bu da sanatçının gerçek yaratmak istediğinden genelde uzaktır.

Hoş kalın, esen kalın.


Haberi Paylaşmak İçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir