Çarşamba, Ekim 1, 2025
Köşe YazısıManşet

Pardayan – MAVİ BERE -3-

Haberi Paylaşmak İçin

Pardayan – MAVİ BERE -3-

Sermed ÇINAR

Kardak Kayalıkları, evet sonu elim bir kazayla biten, halen bir anlam yükleyemediğim olay. Aralık 1995 yılında bu kayalıklara çarpan bir kargo gemimizi kurtarmak için Yunan ve Türk yetkililer arasındaki anlaşmazlık, basının da dolduruşuyla, ciddi diplomatik ve askeri krize sürüklenmişti. Bu atsan atılmaz, satsan satılmaz kayalıklara Yunanistan bayrak çekmiş sonrasında biz de onların bayrağını indirerek kendi bayrağımızı çekmiştik. Bu uzayıp giden saçma sürtüşme, Kardak Kayalıklarına gece askeri izleme operasyonu yapan helikopterimizin düşmesi ve 5 yetişmiş SAT komandomuzun hayatını kaybetmesi ile son bulmuştu. Halen bu elim olayı unutamadım; sonuçta saçma bir çekişmenin uğruna ölmüşlerdi. Çarpan gemi de kendi imkanlarıyla kurtulmuştu. Bu yazımı, onların anısını kalbimizde taşımamız, onları unutmamamız, minnetle anmamız için kaleme alıyorum.

Eğirdir’e dönecek olursam, eğitim için özellikle seçilmiş bir yerdir. Nisan ayında yün içliklerle içtimaya çıktığınızda soğuktan titrersiniz, öğlene doğru güneş çıkar ve berenin dışında kalan sağ kulağınız ve burnunuz güneşten soyulur, akşam üzerine doğru rüzgar ve yağmur sizi karşılar. Ağustos ayında bile Camili yayla’ya kar yağabilir, yani bir günde dört mevsimi yaşarsınız.

Geceleri yüzleriniz siyaha boyanmış vaziyette yolunuz karayoluna düştüğünde, şehirlerarası otobüsteki insanların size ellerinde silah bu adamlar neyin nesi diye endişeyle baktıklarını, güzergahı olan kamyon şoförlerinin ise sizin ne olduklarını bildiklerinden kornalarına uzun uzun basarak selamlarını alırsınız.

Eğirdir’de harabeler vardır ve bu harabeler terk edilmiş evlerin patlayıcılar tarafından harabe haline gelmiş şeklidir. Burası yetişmiş komando erler tarafından korunur ve siz buraya esir düşmeden patlayıcılarınızı yerleştirip, görev yaparsınız. Havai fişeklerle başlayan operasyon, ahşap mermilerin sıkılması ile devam eder. Bu

mermiler sadece gürültü çıkarır öyle ki arkadaşımın sağ kulağımın dibinde patlattığı mermi sonucunda üç gün sağ kulağım duymamıştı. O mukaddes subaylarımız bizimle aynı yerde, evinden ailesinden uzak sabaha kadar birlikte olurlardı.

Hayatı idame diye bir dersiniz vardır. Eğitim hep koşup kovalamacadan ibaret değil elbette, çeşitli derler alıyor ve bunlardan imtihan ediliyorsunuz. Hayatı idame, dağda bırakıldığınızda nasıl sağ kalırsınız dersi. Burada hangi mantarlar yenir, yılan sote nasıl yapılır, kaplumbağa fırında nasıl pişirilir gibi. Kaplumbağa fırında tarifi en güzeli. Zavallı hayvanın kafa ve kolları kesilip buralar çamurla doldurulur, sırt üstü ateşe konulur ve arada bir kasatura ile yoklanır, kabuk etten ayrılmışsa pişmiş demektir. Zavallı hayvanın sadece avuç içi kadar olan ciğeri yenir, onu çıkarırken sidik kanalını patlatırsanız o takdirde mundar olur. Merak etmeyin bir avuç içi kadar eti yemek için kaplumbağa feda edilmez, ancak açlıktan ölmek üzereyken arkadaşınızı yemekten daha evladır.

Kovado Gölünün yarım adasına bırakılırsınız, yarımadanın uç kısmı seçme komando erlerle abluka altındadır ve yakalandığınızda siz artık o eğitimi kaybetmiş ve tüfeğiniz sırtınızda bağlanmış bir esirsinizdir. Tim komutanı olmam avantajıyla, göl kıyısındak köye operasyona 4 kişi yolladım yiyecek temini için, ancak biri dönebildi ve elinde sadece 5 kiloluk reçelle. Matara kapaklarına doldurulan reçelin aç karnına ikincisini kimse istemedi. Asma yaprakları bulursunuz, bunlar Tokat Erbaa yaprağı olmadığı için, kalın, ekşi ve yedikçe ağzınızın yeşil köpürdüğünü görür vaz geçersiniz. Zavallı kaplumbağayı yakalar ayağından asarsınız 10 kişiyi beslemeyeceği için geceden bırakırsınız. Balık timi, kuş timi oluşturulur, ama bir sonuç alınamaz. Yani açlığınız gidermek için tüm bildikleriniz uygularsınız sonuç nafile. Açlıktan öte en önemlisi susuzluktur. Bir boru bulur, içini kum, yanmış kömür parçaları ile doldurup, göl suyunu üstten doldurup süzülmesini beklersiniz, sonuçta çıkan bir bardak su hangi 10 kişiye yetecektir. Göle müracaat edersiniz, parmağınızı göle soktuğunuzda bulanıklıktan ucunu göremezsiniz ve yüzeyi toz kaplıdır. Suyu kuvvetle üfleyerek tozu dağıtıp, suyunuzu içersiniz. Sonuçta bir saat kadar mideniz ağrır ama ondan sonra su sorununu halletmiş olursunuz.

Tek ihtimal kalır Kovado Gölü’!nü aşıp karşı sahile ulaşmak. Ben ve Vanlı arkadaşım

bu işe gönüllü olduk, iplerimizden ufak bir sal yapıp, sabahın köründe komutan ve ekibine yakalanmamak için buz gibi göle girip yüzmeye başladık. Sahile vardığımızda saldaki kıyafetlerimiz ıslanmış ve bizi gülerek karşılayan DSİ nin işçileriyle karşılaştık. Elbiseleri ateşte kuruturken bize bir sandviç içinde peynir ve domates verdiler başka yoktu, paylaştık. O sandviçin tadı halen damağımda.

Bir dağ aşımı mesafede TEK’in tesisi olduğunu öğrenip, yola çıktık. Medeniyete gelmiştik, önce aç karnımızı konservelerle doyurup, arkadaşlarımızdan topladığımız paralarla, kantini boşalttık. TEK Ankara’dan gelmiş bir müfettişle de tanışıp lafladık. Bize burada bir gece yatabilirsiniz dedi, ancak arkadaşımı razı edemedim diğerleri aç dedi ve haklıydı. İki çuval yiyecekle döndük DSİ nin işçileri bizi sandalla karşı sahile geçirdiler, sahilde her 50 metrede bir arkadaşımız planlandığı üzere bekliyordu. Aynı bir bayrak yarışında olduğu gibi çuvalı kapan elli metre ilerdekine teslim ediyor, o da diğerlerine. Burada amaç komutana yakalanmamak, bütün çabanın boşa gitmemesi. Toplanma yerine vardığımızda, bizimkiler ağaç kürdanla dişlerini temizliyordu. Bir çuval anında yenmiş, diğeri yakalandığımızda elden gitmemesi için gömülmüştü. Diğer timlerin hali perişandı, onları da besledik.

Kantinden çay almak aklımız gelmemiş, yiyeceğin yolunu tarif ettiğimiz bir time sipariş verdik. Ertesi gün çayımız da geldi; o gece son gecemizdi, çayımızı kaynattık, mataralara doldurduk. Büyük bir ateş yakıp etrafında otururken, ‘Arkadaşlar bu anı resmedelim dedim’. Nasıl mı? Biriniz şarkı söylesin, biriniz bir fıkra anlatsın, biriniz başından geçen bir olayı ve birbirimiz böyle hatırlayalım. Nitekim öyle oldu. O şarkı, o fıkra, o anı, uzun süre unutulmadı. Sonunda zamana yeniliyorsunuz ama o sahne halen gözümün önünde.

Bizim tim doktor muayenesinden sonra en dayanıklı tim ilan edilmiş, tam not almıştık. Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin, en yakın arkadaşların,aç olduğunda birbirleriyle kavgasına şahit oluyorsunuz. Anılar devam edcek.

Hoş kalın, esen kalın.


Haberi Paylaşmak İçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir